2 Nisan 2016 Cumartesi





İŞİD'İN  BOMBALARI 









Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım…

İstiklal Caddesindeki patlamanın tesirleri hala sürmekte. Özellikle Yahudiler tedirgin. Türkiye bu sefer gerçekten çok karıştı. Canlı bombalar üst üste patlıyor. İhbarlar, istihbaratlar çok kötü… Durum hiç parlak değil. Yahudiler kendi kendilerine soruyorlar;
-Acaba ne yapsak ?
Esas problemlerden bir tanesi devletin emniyet güçlerine güven tam değil. Niye değil?
Emniyet teşkilatında iş bilen insanları “Bu Fetullahçı, bu paralel” diyerek ya sürdüler ya da meslekten attılar. İş başında işi bilen emniyetçi, istihbaratçı kalmadı. Öyle olunca da teröristler ortalıkta cirit atmaya başladı. Halkın da emniyetçilere güveni artık hiç yok. Millet gerzek değil ki, internet çağında yaşıyoruz. Her şeyi herkes öğreniyor. Böylece devletin acizliği meydana çıkıyor. Bakın size şu son olaylardan bazı şeyler anlatayım…

2013 yılında Adıyaman’da Mustafa Dokumacı adlı bir şahıs İŞİD ile irtibata geçiyor. Peşinden Türkiye’de bir hücre yapılandırıyor. Hani “dokumacılar” diye hep okuyup işitiyoruz ya, işte o hücre. Bu hücrede yer alan Yunus Emre Alagöz isimli bir şahıs ve kardeşi Şeyh Abdurrahman Alagöz,  Adıyaman’ın şehir merkezinde bir çay ocağı açıyor. (Bu iki şahsın ismine dikkat.)   İslam Çay Ocağı. Gençleri kandırarak burada örgütlüyorlar. Bu gençler Suriye’ye giriş çıkış yapıp orada İŞİD tarafından eğitiliyorlar.
Şimdi bırakın polisi filan aileler bile durumu fark ediyorlar. Çay ocağına gidip ellerinden ne gelirse yapıyorlar ama bir çözüm üretemiyorlar. Son çare polise gidip  “arkadaşlar durum böyleyken böyle, aman çocuklarımızı kurtarın”  diyorlar. Netice hatice, Polis hiçbir şey yapmıyor. Ya da yapamıyor. Adıyaman Emniyet Müdürlüğüne de bildiriyorlar, hatta Adıyaman’a mitinge gelen başbakan Davutoğlu’na da anlatıyorlar.
Polis en sonunda İslam Çay Ocağını kapatıyor. Burada örgütlenen gençler içinde potansiyel terörist olarak bir liste oluşturuyor. Bazılarını tutukluyorlar. Bakın şimdi sonra neler oluyor?
5 Haziran 2015 de listede ismi olan Orhan Gönder Diyarbakır’da miting alanında bombayı patlatıyor. Bre aman, iki gün önce bu herifi serbest bırakmıştınız. İki gün sonra adam 4 can aldı. Bir sürü de yaralı. Siz Brüksel patlamasından sonra bombacıyı niye serbest bıraktınız diye Belçika’ya da, Hollanda’ya da bir sürü laf etmediniz mi? Al sana aynısını siz de yaptınız. Bu adamı niye serbest bıraktınız?
20 Temmuz 2015 de bu sefer Suruç’da Şeyh Abdurrahman Alagöz kendisini patlatıyor. (Hatırladınız mı bu ismi?) Tam 34 kişi ölüyor. Akabinde Türkiye göstermelik bir şekilde bir iki İŞİD hedefini uçaklarla vuruyor ama fırsattan istifade karışıklıktan yararlanıp PKK hedeflerine yöneliyor. Başlıyorlar PKK hedeflerini bombalamaya. PKK ile barış süreci yerle bir oluyor.
PKK ile savaş yeniden başlıyor.
(Türkiye ile PKK arasındaki bu yeni dönem ile alakalı yazacaklarım çok. Ancak bu hafta bu konuyu da işin içine karıştırıp hepsini bir çorba yapmak istemiyorum. Onu da sonra yazarım inşallah. )
10 Ekim 2015 de Ankara tren garında Türkiye tarihinin belki de en büyük terör olayı meydana geliyor. Suruç’ta kendini patlatan Şeyh Abdurrahman Alagöz vardı ya, bu sefer, onun kardeşi Yunus Emre Alagöz ve yine çay ocağından Ömer Deniz Dündar ile birlikte, birkaç saniye arayla kendilerini patlatıyorlar. 120 kişi ölüyor. Tam 120 kişi. Olacak gibi, inanılacak gibi bir şey değil. Tam 120 kişi. Bu kadar aciz mi Türk emniyeti ve istihbaratı?
Sonra Ankara’da 17 Şubatta 2016 da Ankara genel kurmay kavşağında ve 13 Mart 2016 da Ankara Kızılay’da 2 canlı bomba eylemi daha oluyor.  Birincisini PKK yapmış. Ancak ikincisi PKK mı yoksa İŞİD mi belli olmadı.
Ve son olarak 19 Mart 2016- (İnşallah son olarak) İstanbul, Beyoğlu, İstiklal caddesinde canlı bomba eylemi. İŞİD’li canlı bomba Mehmet Öztürk kendini patlatıyor. Patlamada 3 İsrailli ve 1 İranlı turist hayatını kaybediyor. Adam Adıyaman’dan gelmiş. (Yine Adıyaman) Metroya binmiş. Gurubu takip etmiş. Pimi çekmiş. Booommmmm!!! Söndü hayatlar…
Fakat son bombanın farklı bir etkisi oldu.
1-İstiklal Caddesindeki bu son eylemden bir iki gün evvel Almanlar canlı bir bombanın eylem yapacağı istihbaratını Türk yetkililerle paylaştılar. Önlem olarak da Alman Konsolosluğu, Alman ve Avusturya Okulları kapatıldı. Fakat Türk Emniyeti eylemi durduramadı.
2-Peşinden özellikle gayrimüslimlere karşı İŞİD’in yeni eylemler yapacağı haberleri yayıldı. Ulus Özel Musevi Lisesi zaten Purim bayramı sebebi ile kapalı idi. Tatil uzatldı. Bu arada hükümet cidden ilgilendi. Emniyetçiler, başbakan danışmanı, cemaat yetkilileri toplantı yaptılar. Hatta başbakan da telefonla toplantıya katıldı. Neticede okul açıldı ama bu seferde veliler çocuklarını okula göndermediler.  Eğitime tamam mı devam mı? Kimse yanıt veremiyor.
3-Sinagoglar da ibadet hariç diğer etkinliklere güvenlik nedeni ile kapatıldı.  Düğün müğün yok. Ne zaman açılacağı da belli, değil.
4-Bu arada Amerika, Türkiye’de çalışan sivil ve askeri personelin ailelerine derhal Türkiye’yi terk edin emri verdi.
5-Bu yetmezmiş gibi İsrail Türkiye için alarm seviyesini 2 ye yükseltti. İsrail hükümeti vatandaşlarına,  Türkiye’ye gitmeyin, gidenler de hemen geri gelsin diyor.

İnşallah her şey iyi olacak.
Dua etmekten başka bir şey gelmiyor insanın elinden.
Allah hepimizin yardımcısı olsun…

Bu hafta da bu kadar…
Sevgiyle kalın, hoşça kalın…

Aaron Baruch  (Ankaralı)