İŞİD'İN BOMBALARI
Sevgili
kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım…
-Acaba
ne yapsak ?
Esas
problemlerden bir tanesi devletin emniyet güçlerine güven tam değil. Niye
değil?
Emniyet
teşkilatında iş bilen insanları “Bu Fetullahçı, bu paralel” diyerek ya
sürdüler ya da meslekten attılar. İş başında işi bilen emniyetçi, istihbaratçı
kalmadı. Öyle olunca da teröristler ortalıkta cirit atmaya başladı. Halkın da
emniyetçilere güveni artık hiç yok. Millet gerzek değil ki, internet çağında
yaşıyoruz. Her şeyi herkes öğreniyor. Böylece devletin acizliği meydana
çıkıyor. Bakın size şu son olaylardan bazı şeyler anlatayım…
2013
yılında Adıyaman’da Mustafa Dokumacı adlı bir şahıs İŞİD ile irtibata geçiyor.
Peşinden Türkiye’de bir hücre yapılandırıyor. Hani “dokumacılar” diye
hep okuyup işitiyoruz ya, işte o hücre. Bu hücrede yer alan Yunus Emre
Alagöz isimli bir şahıs ve kardeşi Şeyh Abdurrahman Alagöz, Adıyaman’ın şehir merkezinde bir çay ocağı
açıyor. (Bu iki şahsın ismine dikkat.) İslam
Çay Ocağı. Gençleri kandırarak burada örgütlüyorlar. Bu gençler Suriye’ye giriş
çıkış yapıp orada İŞİD tarafından eğitiliyorlar.
Şimdi
bırakın polisi filan aileler bile durumu fark ediyorlar. Çay ocağına gidip
ellerinden ne gelirse yapıyorlar ama bir çözüm üretemiyorlar. Son çare polise
gidip “arkadaşlar durum böyleyken
böyle, aman çocuklarımızı kurtarın” diyorlar. Netice hatice, Polis hiçbir şey
yapmıyor. Ya da yapamıyor. Adıyaman Emniyet Müdürlüğüne de bildiriyorlar, hatta
Adıyaman’a mitinge gelen başbakan Davutoğlu’na da anlatıyorlar.
Polis
en sonunda İslam Çay Ocağını kapatıyor. Burada örgütlenen gençler içinde
potansiyel terörist olarak bir liste oluşturuyor. Bazılarını tutukluyorlar.
Bakın şimdi sonra neler oluyor?
5
Haziran 2015 de listede ismi olan Orhan Gönder
Diyarbakır’da miting alanında bombayı patlatıyor. Bre aman, iki gün önce bu
herifi serbest bırakmıştınız. İki gün sonra adam 4 can aldı. Bir sürü de
yaralı. Siz Brüksel patlamasından sonra bombacıyı niye serbest bıraktınız diye
Belçika’ya da, Hollanda’ya da bir sürü laf etmediniz mi? Al sana aynısını siz
de yaptınız. Bu adamı niye serbest bıraktınız?
20
Temmuz 2015 de bu sefer Suruç’da Şeyh Abdurrahman
Alagöz kendisini patlatıyor. (Hatırladınız mı bu ismi?) Tam 34 kişi ölüyor.
Akabinde Türkiye göstermelik bir şekilde bir iki İŞİD hedefini uçaklarla
vuruyor ama fırsattan istifade karışıklıktan yararlanıp PKK hedeflerine yöneliyor.
Başlıyorlar PKK hedeflerini bombalamaya. PKK ile barış süreci yerle bir oluyor.
PKK
ile savaş yeniden başlıyor.
(Türkiye
ile PKK arasındaki bu yeni dönem ile alakalı yazacaklarım çok. Ancak bu hafta
bu konuyu da işin içine karıştırıp hepsini bir çorba yapmak istemiyorum. Onu da
sonra yazarım inşallah. )
10
Ekim 2015 de Ankara tren garında Türkiye tarihinin belki de en
büyük terör olayı meydana geliyor. Suruç’ta kendini patlatan Şeyh Abdurrahman
Alagöz vardı ya, bu sefer, onun kardeşi Yunus Emre Alagöz ve yine çay
ocağından Ömer Deniz Dündar ile birlikte, birkaç saniye arayla
kendilerini patlatıyorlar. 120 kişi ölüyor. Tam 120 kişi. Olacak gibi,
inanılacak gibi bir şey değil. Tam 120 kişi. Bu kadar aciz mi Türk emniyeti ve
istihbaratı?
Sonra
Ankara’da 17 Şubatta 2016 da Ankara genel kurmay kavşağında ve 13
Mart 2016 da Ankara Kızılay’da 2 canlı bomba eylemi daha oluyor. Birincisini PKK yapmış. Ancak ikincisi PKK mı
yoksa İŞİD mi belli olmadı.
Ve
son olarak 19 Mart 2016- (İnşallah son olarak) İstanbul, Beyoğlu, İstiklal
caddesinde canlı bomba eylemi. İŞİD’li canlı bomba Mehmet Öztürk kendini
patlatıyor. Patlamada 3 İsrailli ve 1 İranlı turist hayatını kaybediyor. Adam Adıyaman’dan
gelmiş. (Yine Adıyaman) Metroya binmiş. Gurubu takip etmiş. Pimi çekmiş.
Booommmmm!!! Söndü hayatlar…
Fakat
son bombanın farklı bir etkisi oldu.
1-İstiklal
Caddesindeki bu son eylemden bir iki gün evvel Almanlar canlı bir bombanın
eylem yapacağı istihbaratını Türk yetkililerle paylaştılar. Önlem olarak da
Alman Konsolosluğu, Alman ve Avusturya Okulları kapatıldı. Fakat Türk Emniyeti
eylemi durduramadı.
2-Peşinden
özellikle gayrimüslimlere karşı İŞİD’in yeni eylemler yapacağı haberleri
yayıldı. Ulus Özel Musevi Lisesi zaten Purim bayramı sebebi ile kapalı idi.
Tatil uzatldı. Bu arada hükümet cidden ilgilendi. Emniyetçiler, başbakan
danışmanı, cemaat yetkilileri toplantı yaptılar. Hatta başbakan da telefonla
toplantıya katıldı. Neticede okul açıldı ama bu seferde veliler çocuklarını okula
göndermediler. Eğitime tamam mı devam
mı? Kimse yanıt veremiyor.
3-Sinagoglar
da ibadet hariç diğer etkinliklere güvenlik nedeni ile kapatıldı. Düğün müğün yok. Ne zaman açılacağı da
belli, değil.
4-Bu
arada Amerika, Türkiye’de çalışan sivil ve askeri personelin ailelerine derhal
Türkiye’yi terk edin emri verdi.
5-Bu
yetmezmiş gibi İsrail Türkiye için alarm seviyesini 2 ye yükseltti. İsrail
hükümeti vatandaşlarına, Türkiye’ye
gitmeyin, gidenler de hemen geri gelsin diyor.
İnşallah
her şey iyi olacak.
Dua
etmekten başka bir şey gelmiyor insanın elinden.
Allah
hepimizin yardımcısı olsun…
Bu
hafta da bu kadar…
Sevgiyle
kalın, hoşça kalın…
Aaron
Baruch (Ankaralı)